DOLAR %
EURO %
ALTIN %
BIST 100 %
BITCOIN %
Atatürk’ten İki İbretlik Anı

Atatürk’ten İki İbretlik Anı

Mustafa Kemal ATATÜRK 1930 yılında Yalova köşkünde bulunduğu sıralarda bir gün bahçeye çıkmıştır. Bir de bakar ki bahçıvan köşkün yanındaki çınar kesmek üzere. Hemen bahçıvana:“Ne yapıyorsun, böyle bir ağaç kolay mı yetişiyor, neden kesmeye çalışıyorsun güzelim ağacı?” diyerek müdahale eder. Bahçıvan biraz da mahcup:“Paşam, çınar ağacının kökleri köşkün temelini kaldırıyor, dalları da pencerelere zarar veriyor.

Mustafa Kemal ATATÜRK 1930 yılında Yalova köşkünde bulunduğu sıralarda bir gün bahçeye çıkmıştır. Bir de bakar ki bahçıvan köşkün yanındaki çınar kesmek üzere. Hemen bahçıvana:“Ne yapıyorsun, böyle bir ağaç kolay mı yetişiyor, neden kesmeye çalışıyorsun güzelim ağacı?” diyerek müdahale eder. Bahçıvan biraz da mahcup:“Paşam, çınar ağacının kökleri köşkün temelini kaldırıyor, dalları da pencerelere zarar veriyor. Ya çınar ağacından vazgeçeceğiz ya köşkten. Biz de ağacı kesiyoruz.” der. Paşa bir an düşünür ve:“Hayır, ne ağaçtan ne de köşkten vazgeçmeyeceğiz. Gerekirse tutar köşkü ağacın yanından uzaklaştırırız.” der. Bahçıvan ve olayı duyanlar Atatürk’ün ne demek istediğini anlayamazlar. Başlarlar Atatürk’ten gelecek talimatları beklemeye.Atatürk, İstanbul’dan köprü altında bulunan tramvay raylarını Yalova’ya getirtir. Ve Atatürk’ün de bizzat katıldığı çalışmalar başlar. Köşk, hiç yıkılmadan temeline kadar kazılır, tramvay rayları köşkün altına döşenir ve köşk çınar ağacından 4 metre 80 santim uzağa bu rayların üzerinde taşınır. Böylece herkes Atatürk’ün ağaca, yeşile, cana verdiği değeri görmüş olur.Bugün çınar ağacı da köşk de “Cumhuriyetimiz” gibi sapasağlam ayakta durmaktadır. Eğer bu köşkü ve çınarı görmek isterseniz Yalova’ya gittiğinizde “Yürüyen Köşk” yazan tabelaları takip etmeniz yeterli.

Atatürk Orman Çiftliği                        ataturk-orman-ciftligi

Bir gün Atatürk, o zamanlar genç bir ziraat mühendisi olan Tahsin COŞKAN’ı çağırarak:“ Senin fikrini almam lazım Tahsin, seni bir yere götüreceğim.” der. Geldikleri yer her tarafı sivrisinekle kaplı bataklık bir arazinin ortasıdır. Tahsin Bey biraz da şaşkınlıkla, Paşa’ya niye geldiklerini sorar. Atatürk: “ Buraya, bir orman çiftliği yapmayı düşünüyorum, masrafları da kendim karşılayacağım.“ der. Tahsin Bey: “Paşam, burayı ıslah etmeye ne paranız yeter ne de zamanınız. Daha verimli birçok yer varken neden bu zor yeri seçtiniz.” der. Atatürk: “ Ben zor olanı yapayım, siz kolay olan işleri zaten yaparsınız.” der. Tahsin Bey, biraz da iddialı: “Efendim, burada bir şey yetişmez, bu işe hiç kalkışmayın. ”der. Paşa, Tahsin Beyden ziraat mühendislerini buraya getirerek incelemelerini ve kendisine burayla ilgili resmi bir yazı getirmelerini ister.Tahsin COŞKAN, isteneni yapar ve biraz da, ben demiştim, edalarıyla belgeyi Atatürk’e uzatır. Belgede, bu arazide hiçbir şey yetişmeyeceği yazmaktadır. Atatürk yazıyı gülümseyerek okur ve arazide hummalı bir çalışma başlatır.Tarihler 25 Mayıs 1933’ü gösterdiğinde Atatürk Ankaralıları bedava trenlerle buraya getirtir. Manzara inanılmazdır: Ağaçlar uzamış, insanlar altında gölgeleniyor, çocuklar yapılan havuzda yüzüyor. Bir de süt ürünleri fabrikası kurulmuş ve üretime başlamış. Gördükleri karşısında herkes çok mutlu, en çok da Atatürk…Ama Arkadaşı Nabizade dayanamaz ve sorar:” Yahu Paşam, sizden başka kimse burada bir ağaç bile yetişeceğine inanmadı, siz nerden bildiniz burada orman olacağını?” Atatürk anlatır:“Tahsin’in bana, burada bir şey yetişmez, dediği günün akşamı gizlice Çankaya’dan çıktım. Buradaki köylülere geldim, beni tanıyamadılar. “Burada ağaç yetişip yetişmeyeceğini en kolay yoldan nasıl anlarsınız?” dedim. Elime su dolu bir testi ve kazma verdiler: ”Şurayı kaz su dolu testiyi göm, iki gün sonra gel.” dediler. O iki gün geçmek bilmedi, gelip testiyi çıkardım, testinin içinde su bitmişti. Köylüler: “Ağa testideki su bitmiş, demek ki toprak su emiyor; toprağın üstünün kurak oluşuna bakma, burada ne eksen yetişir.” dediler. Anlayacağınız ben Tahsin’in bana raporu getirdiği gün çoktan başlamıştım projeye.