DOLAR %
EURO %
ALTIN %
BIST 100 %
BITCOIN %
O Köye Kimse Gitmeyecek

O Köye Kimse Gitmeyecek

Olmuyor, olmuyor, olmuyor…Bir türlü düz yola ulaşılmıyor…Engebeler aşılabiliyor ama, kim açıyor şu Allah’ın belası küçük çukurları, derin kuyuları?Hem, Allah niye bunlara engel olmuyor?Düzlüğe çıkılmasın diye ellerini ovuşturup, sinsi sırıtışlarla kazma ve küreklerini arkalarında saklayanlara neden “Dur!” demiyor?Belki de hiç birisi.Fazla gerçeksi hayallerimiz var ve hayat diye yaşadığımız tam da bu hayallerin dibe vurduğu noktadan bizi

Olmuyor, olmuyor, olmuyor…Bir türlü düz yola ulaşılmıyor…Engebeler aşılabiliyor ama, kim açıyor şu Allah’ın belası küçük çukurları, derin kuyuları?Hem, Allah niye bunlara engel olmuyor?Düzlüğe çıkılmasın diye ellerini ovuşturup, sinsi sırıtışlarla kazma ve küreklerini arkalarında saklayanlara neden “Dur!” demiyor?Belki de hiç birisi.Fazla gerçeksi hayallerimiz var ve hayat diye yaşadığımız tam da bu hayallerin dibe vurduğu noktadan bizi uyandırmakta. Kimini şafak sökerken, kimini güneş doğarken, kimini son vardiya servisine yarım saat kalmışken. Alelacele yetiştirmesi gereken o en koşuşturma yüklü zaman diliminde. Beklenmedik hiç bir sürprize yer yoktur hâlbuki. Sıradanlık, basitlik ve monotonluk bekleriz ama bir türlü kabullenmeyiz bu tür bir hayat akışını, yaşam biçimini.Genellikle, uzak bir köy hayatında ekeceği ve biçeceği toprakları, alacağı mahsulleri, sağacağı inekleri düşleyen insanlar arasında gezinirim de, şu ana kadar hiç birinin otobüs bileti aldığını görmem o köye, kasabaya. Bir sahil kasabasında, denize nazır, küçük, kutu gibi evinden alacağı malzemelerle balık tutmaya gidecek olanları tanırsınız. Hepsinin de emekliliğine şunun şurası bir kaç zaman kalmıştır. Evet, hepsini tanırsınız. Kimi, personel serisi beklediğiniz duraktadır, kimi uzadıkça uzayan kasa fişinin son cırt sesini beklemekteyken rastladığınız alışveriş merkezindedir, kimi ise, bir bankı sizinle paylaşırken döker tüm hayallerini ortaya da hiç birisi zerre metre ilerleyemezler. Tanırsınız elbet…Genel ortalamayı aldığınızda da bu hayallerin odağında türümüzün erkek cinsini görmekteyiz. İştah ve arzu o denli yüksektir ki, zincirlerinden kurtulabilseler, derhal ama derhal kaçıverecekler. Lâkin, kadın cinsinin bu tip hayalleri hiç olmaz. Emekli olma hayalleri elbet vardır ama basit, sıradan, monoton, eğlencesiz, rüküşlük kokan bu tür bir seçenekleri asla yoktur. Düşünsenize, kıyafete para harcama, yiyeceklerin bir çoğuna para harcama, eğlenceye para harcama, bir yerden bir yere gitmeye para harcama, sosyal ağlara para harcama, ev eşyalarına para harcama…Tam bir kâbus olmalı onlar için…Erkeğin hayallerini süsleyen “balık tutma” aktivitesinin bilinç altında oluşan sebebini hiç düşündünüz mü peki?Muhtemeldir ki, o dönem gururla izleyebilecekleri tek hareket dik duran ve balığı kapınca başı sallanan olta…Müstehcen düşünceler saymayın. Gerçekten de bilinç altının güçlü etkisi ve yaydığı derin korkular erkek neslini böyle aktivitelere itmektedir. Kadının bunun gibi bir derdi yoktur. Genelde, emekli yaşına geldiklerinde, o güne kadar öğrendikleri tüm diyetleri unutacaklar, tüm eksik listelerini toparlayacaklar ve kendilerini alışverişe, harcamaya ve dağıtmaya vuracaklardır. Kendini dini vecibelere vereceklerin bilinç altı hezeyan yaşantılarının uçurumuna düşmeme paniğini de bu dönemde gözlemlenebilir.Kozmopolit, kalabalık, koşuşturmalı ve kir-pis içinde yaşanan büyük şehre akın akın gelenleri gördük ama akınlar halinde, kabileler halinde köylerine dönenleri görmedik. Bunun bir nedeni var elbette. “Bunlar neden geri gitmiyor!” serzenişini dillendirenler, siz neden farklı bir yere gitmiyorsunuz? Buna benzer bir cevap hemen hazırdır muhatabımızda; “Babanın yeri mi?”Herkes kendini düşünüyor vesselam.Okula başladığımızdan bu ana kadar öğretilen, kafalara vura vura aktarılan bir hayal var. “Oku ki, büyük adam ol, masa başı iş yap, çok para kazan ve tüm istediklerini al.”Sanki her okuyan tüm istediklerini alabilecek…Hem, “tüm istediklerini” ne demek?Limitsiz bir yüklemeden başka bir şey değil. Bununla şekillenmiş beyin loblarından hangisi sıradan isteksizliklerle dolu bir hayata dikey geçiş yapmaya yönlendireceğini bekler ki?Bir de, “Para ticarette arkadaş” yasası var ki, bu hepsinden beter…Hedef = para,Araç = ticaret,Ticaret = her yol mubah…Bu şekilde evrilmiş bir insanın, saf saf dolaşacağı çayırlarda otlatacağı inekler etkileyebilir mi sizce?Otlatacağı inekleri düşleyenlerin bilinç dünyasındaki basamaklarına inerseniz anlayacaksınız bu insanların neden çok çocuklu ailelerin reisleri olduklarını. İnekler otlasın, sütleri çoğalsın, memeleri sütle dolsun, dolgunlaşsın… (Tam da bu noktada zihinlere salgılanan adı batasıca hormonlar erkeği harekete geçirir ve yıldızlar dönene kadar gözler kararır)Bazıları da, koşuşturmacalardan ve kadın aklının aşırı meşgul oluşundan sıyrılmanın yolunu sebepsiz, amaçsız ve hareketsiz yaşam yerlerinde olacağını umarlar. Asıl umdukları da başka hayallenmelerdir de bunu irdelemeyelim.Sahi,Niye gitmiyorlar?Ya da,Niye gidemiyorlar?Peki,Gerçekten gitmek istiyorlar mı?Yoksa, tüm bu düşlenmeleri, hallenmeleri, hayallenmeleri, sırf bizlerin kafasına saldıkları bir fikir tohumundan mı ibaret? Olabilir mi? Kendileri kalacaklar da bizleri cezbetmeye mi çalışıyorlar? Aklımızı çelecekler ve biz gideceğiz, onlar tüm bu güzelliklerin keyfini tek başlarına çıkaracaklar öyle mi?Alın size hastalıklı bir ruh hali daha…Fadime’nin düğününde halay çekmeyi hayal eden türküyü club kültürüne monte eden ve köpük banyolarıyla sert ritimlere dönüştürüp anlamına fatiha okuyanlara ne oldu? Hepsinin şu an bir kenti var. Fadime’nin düğününde anca bir kaç akraba bulunabildi. Geriye kalanların tümü takılarını gönderip mevsim değişikliğine bağlı sezon değişikliği indirimlerinin peşinde ve üst katlardaki hazır yemeklerin tadı damaklarında sığındıkları alışveriş merkezlerinde devam ettirdiler monoton, sıradan, asla istemedikleri hayatların.Çocuklar için oyun alanları da var zaten, fazla uzağa gitmeden, ota kuma bulanmadan eğlensinler yaklaşık yirmi metrekarelik top havuzlarında, zıplasınlar ama asla çok bişey istemesinler. Kolay kazanılmıyor çünkü para ve o kullandıkları tüm oyuncakların hepsi de paha… Kızarız ama o oyuncakların kasasını bekleyen amcanın da tek derdi, emekli olunca yerleşeceği köy ya da kasaba…Çocuklar istiyor, anne istiyor, baba istiyor,Olmuyor, olmuyor, olmuyor…O para, bu bünyelere yetmiyor…Çözüm ise, bir dağ köyü ya da bir sahil kasabasında görünüyor.Kimse de, daha iyi yaşam şartlarında, kaliteli, ihtiyaçlarından bir tık fazlasına yetecek kadar paralı, sanatın, eğitimin, müziğin velhasulı, hayattan keyif alabilecekleri, genlerinde bulunan ve sonradan katılan tüm keyifli hayat akışını yakalama çabasına girmez.Az al, biriktir, sabret ve güzel bir gelecekte, gerçekten yaşayabileceğin bir gelecekte huzurlu adımlar at sevdiklerinle birlikte.Şunu da unutma;Kimse o köye gitmeyecek…Kendinizi değil, geleceğinizi değiştirebilmeniz dileğiyle…