DOLAR %
EURO %
ALTIN %
BIST 100 %
BITCOIN %
Peşinden Koşulan ile Peşinen Koşullanılan

Peşinden Koşulan ile Peşinen Koşullanılan

Merhaba Dostlar,Bu haftanın kısa öyküsünde yine aramızdaki bazı hayat aşıkları var. Lakin bu aşıkların tek kabahati, hayatta kalmak, hayatı tatmak ve hayatındakilerden vazgeçilmez kalabilme arzularına gem vuramamaları.Yani, saplanıp kaldıkları değerler, kişiler, olaylar ve duygular.Elde ettiğimiz güzellik anlamında ne ya da kim varsa, mecburiyetten dolayı bizde bulunduklarını düşünecek katı savunmacı mantığa saplantı diyebiliriz.Göze hoş gelen futbol

Merhaba Dostlar,Bu haftanın kısa öyküsünde yine aramızdaki bazı hayat aşıkları var. Lakin bu aşıkların tek kabahati, hayatta kalmak, hayatı tatmak ve hayatındakilerden vazgeçilmez kalabilme arzularına gem vuramamaları.Yani, saplanıp kaldıkları değerler, kişiler, olaylar ve duygular.Elde ettiğimiz güzellik anlamında ne ya da kim varsa, mecburiyetten dolayı bizde bulunduklarını düşünecek katı savunmacı mantığa saplantı diyebiliriz.Göze hoş gelen futbol sonrası kaybeden takımı ayakta alkışlayan futbolseverlerin bakış açısı ile hayattaki kaybedişlerimize verdiğimiz mücadele ölçüsünce alkış tutabilenlerden misiniz?Bir düşünün, şu an kadar “keşke” diyerek kayıplarına isyan ettiğiniz neler ya da kimler oldu?Belki de keşke demediniz şu ana kadar, kim bilir.Vazgeçemediğimiz alışkanlıklar ve saplantıya dönüşen akışlar ile hayata sımsıkı bağlandığını sananlar, kötümser olmak istemem ama modern çağın köleliğinin temsilcileri olduklarının farkında değiller.Kimi için akıllı telefon, kimi için ganyan bayii, kimi için balıkçı lokantası, kimi için hazır yiyecekler, kimi için sevgili, kimi için eş, kimi için aile üyeler, kimi için arkadaş, kimi için lider saydığı kimse… Saplantı haline getirdiğimiz alışkanlıklarımız yüzünden hareket alanımız oldukça kısıtlanıyor. Bunu görebilirsek ne ala. Göremezsek ise, kendimizden verilen ödünler dönüşür kocaman bir dağa.Bir an dahi olsun, saplantı oluşturan sebeplerin olmadığı bir hayatta yaşayamayacağımıza olan inancımız, Allah’a olan inancımızdan veya kutsal saydığımız inanç her neyse ondan daha koşulsuz ve fazladır. İnancımızın olmaması durumunda yok olacağımıza olan inancımızdan dahi daha yoğundur onlarsız kalışımızın korkunç sonuna dair kendimizi inandırdıklarımız.Şu an akıllı telefonlarından bu metinleri okuyanlar, okuma ve erişim hızı nedeniyle tercihlerinin onları yönlendirdiğini iddia etmektedir muhtemelen. Diyelim ki, haklı oldukları yanlarını bir kenara bırakacak olursak, bu metni okuduktan sonra başka hiçbir uygulamaya göz atmadan, koltuğun bir kenarına, masanın uzak ucuna ya da cebin içine fırlatabilecek olanınız var mı? Hem de tam bir gün boyunca?Şarj etme derdi yok, kimin ne yaptığının önemi yok, nerede ne olduğunun merakı yok ve yalnızlıkla süslü huzur. Çok mu zor? Ama bundan yirmi yıl kadar önce bu dertlerin hiç biri yoktu. Cep telefonu denilen aletlere alışılamayan dönemlerde o kadar da önemli bir yer kaplamazdı bizler için. Muhterem teknolojik icadın üzerine ufak üçgen dantel örten anneler yok muydu sanıyorsunuz?Onsuzluğu düşünün…Onun uğruna vazgeçtiklerinizi düşünün…Vazgeçilmeyecek olanları saplantılarınıza mağlup ettiğinizi düşünün…Kimi kırıldı, kimi tedavülden kalktı, kimi yok oldu, kimi güncelledi kendini ama sonuç olarak eski hallerinden eser kalmadı. Sırf sizin bencilce saplantılarınıza yetişebilmek ve sizi kaybetmemek için mücadele verdiler.Kulübelerden cebinize, yetmedi bileğinize daha da yakında sadece gözbebeklerinize dikey geçiş yapan telefon denen aygıtın son halini Graham Bell görseydi; “ne saçma” derdi muhtemelen.Türü vaziyeti değişse dahi, “ALO” demeden açmıyoruz. Bir süredir “Efendim?” sorusu ile de yanıt verilmekte. “ALO” kelimesinin kaba olduğu saplantısını kim öğretti bize?Bilir misiniz ki, “ALO” kelimesi bir saygı ifadesidir. Hem de telefon denen icadın sahibine bir gönül borcudur, teşekkürdür. Bell’in ilk telefon görüşmesini yaptığı sevgilisi Alexandro Lolita Osvaldo’nun ilk harfleridir. Alo kelimesine kaba demek her şeyden önce aşka saygısızlık değil midir?Nereden geldik şu konuya?Saplandığımız sebeplerden dolayı neleri kaybettiğimizin ufak bir örneği.Düşünelim ve bulalım, başka neleri kaybettik ve daha neleri kaybetmekle yüz yüze geleceğiz?Bugün vazgeçemediğimiz yargısızca bağlandıklarımız yüzünden ön yargılar yetiştirmek suretiyle uzağında kaldığımız, uzaklaştığımız, soğuduğumuz her ne varsa onları da düşünelim.Fark edeceğimiz o kadar fazla kenara bırakılan var ki, İnşallah yine oradadırlar.Bu haftalık sadece bu farkındalığa ulaşma mücadelesinde bırakıyorum herkesi.Maçın sonunda kaybetseniz dahi, mücadelenizi ayakta alkışlayacağız.Kim miyiz biz?Zamanı olasılıklarla değil, olmasını istediğimizi oldurtarak harcayanlarız.Değerini bildiklerimizi, değerini bulmaya çalıştıklarımıza ezdirmeyenleriz,İçimizdeki yangını söndürmek yerine aşka, aşkla harlayanlarız biz,Ne sonrakini öncekine, ne öncekini sonrakine ezdirmeden, her zamanın içindeki ruhu ayrı sevenleriz biz.Geride kalacakların kaybına kaygılanan ve onları elimizde tutmak için mücadele edenleriz biz.Doğruyu yanlıştan ayıran, ayırdığımız yanlışlardan da ayrılanlarız biz.Saplı kaldığımız duygular ve arzular yüzünden hayatı engelli hale getirenlere karşı direnenleriz.Engelli otoparkına beş dakikalık alışverişi için aracını park edecek kadar hırslarımıza yenilmeyenleriz.Hayatı yaşanır hale getirmek için mücadele edenleriz.Bizler böyle çok güçlüyüz ve çok güzeliz,Sizleri de bekleriz…