DOLAR %
EURO %
ALTIN %
BIST 100 %
BITCOIN %
Azim

Azim

Merhaba Sevgili Dostlar, Bahanelerle ördüğümüz savunma duvarlarımızı bir kenara bırakalım. Geçmiş yazılarımdaki tekil şahıs zamirleri sizsiniz ve de tabiki benim. Başkalarının hayatı da değildi üstelik görmezden geldiklerimiz, öyle değil mi? Hanginiz, kadercilik olgusuna kör pençelerle saplanmış olanınız hanginizdiniz? Korumacılığı, kişisel korkularımızın tutssaklığına hapsederek, çevremizdekileri zaptetmeye çalışan hanginizsiniz? Ben bile, kendi adıma yapabilemediklerimin öz eleştirilerinde, çoğu zaman da sizin

Merhaba Sevgili Dostlar,

Bahanelerle ördüğümüz savunma duvarlarımızı bir kenara bırakalım.

Geçmiş yazılarımdaki tekil şahıs zamirleri sizsiniz ve de tabiki benim.

Başkalarının hayatı da değildi üstelik görmezden geldiklerimiz, öyle değil mi?

Hanginiz, kadercilik olgusuna kör pençelerle saplanmış olanınız hanginizdiniz?

Korumacılığı, kişisel korkularımızın tutssaklığına hapsederek, çevremizdekileri zaptetmeye çalışan hanginizsiniz?

Ben bile, kendi adıma yapabilemediklerimin öz eleştirilerinde, çoğu zaman da sizin gibi yaparak, bu hayatın özümsenmesinde yol almaktayım.

Hangi doğrunun eteklerine sımsıkı sarılmam gerektiğini tespit ettikten sonraki adımım ne olmalı sizce?

Azim elbette…

Azimle o doğrunun peşini sürmek, Yola çıkarken de umudu valizimde toplamak…

Özgüvenini tamamlamış bireyin, huzurlu ortamda gelişen kişiliğinin yansıdığı irade gücü ile yaptığı seçimlerine sıkı sıkıya bağlanmaktır azim.

Azimli insanın başaramayacağı hiç bir şeyin olmadığına dair kitap kalıbı cümlelerle algınızı dağıtmayacağım merak etmeyin.

Gözü çok zayıf gören birisinin, annesinin sadece bir kere okuduğu test kitaplarını, evin salonunda volta atar vaziyette stresle çözmesi ile kazanılan bir üniversite sınavı düşünün.

Evet, düşünün.

Üzerine de şu düşünceleri ekleyin;

Lise müfredatı dışına çıkarak, otuz günlük anne-çocuk kampı sayesinde kazanılan bir sınav.

Duyduğunu cevaplamak, şıklandırmak ve asla unutmamak.

Kolay mı?

Belki de çok kolay…

Görüş mesafesinin düşmesine aldırış etmeden, karanlık yollardan geçerek varacağın üniversite kampüsünde, doğru bölümü bularak sınıfta sırana oturmak.

Gecenin yarı saatinde eve dönerken ıssızlıkla dalga geçmek ve koca koca kitapları anne sesiyle zihine kaydetmek.

Öğretim üyesinin, hiç izlemediğin bir dizi hakkında, tek soruluk sınavına cevap olarak sadece yayınlandığı kanalın logosunu çizmek.

Güzel bir derece ile diplomayı almak…

Peki, bu azmi bana katan neydi ya da bu azmin benzerini kendi hayatınıza uygulasanız nerelerde olurdunuz?

Kadercilik oynayarak, devletin verdiği üç aylık engelli maaşı ile evin dört duvarına da sıkışabilirdim,

Ama bunu seçmedim.

Ne dinlemekten vazgeçtim, ne diplomadan, ne çalışmaktan, ne de yazmaktan.

Bilmiyosunuzdur ama şu an gözümün önünde duran teleskopik gözlüğümü çıkarmadığım için yaklaşık 10 dakikada yazabiliyorum bu yazıyı.

Bendeki hayatta kendi başına durabilme azmidir bu gözlükle beni buluşturan.

Gözlük ile kitap yapraklarının kokusunu duymak, bürolarda sıradan bir personel gibi çalışabilmek.

Her hangi bir firmanın santral operatörü olmak zaten benim gibilere toplumun biçtiği, onlara göre en ideal rol.

Bu kabullenişe hiç bir zaman sarılmadım.

Peki sizler?

Kaç kabullenişle azmetmekten vazgeçip kadercilik kolaycılığına başvurdunuz?

Cevabı dülşüne durun siz…

Biricik eşim, görmeyen gözüme göz olan, yarenliğini, dünyalar güzeli ve akıllısı kız bebek ile süsleyen ve adını da Yaren koyarak kendisini gizlice dilimden yüzbinlerce kez dudaklarıma doladığım eşim…

Onun sesiyle çalıştırdığım beynimin son hamlesi ise, engelli memur sınavındaki başarım oldu.

Büro Memuru oluverdim sayesinde.

Bu başarıyı yakalarken de 7 yıl boyunca dirsek çürüttüğüm özel bir firmanın Personel Müdürlüğü Departmanı bünyesinde sürdürdüğüm büro elemanı görevimdeki devamlılık ve kararlılığımı asla aklımdan çıkarmadım.

Şartlarımın daha iyiye doğru yönlenebilmesi için gerekli adımları atmak, her halde kadere sövüp sayarak boş boş takılmaktan daha olumlu ve iyi olsa gerek.

Sizce?

Eşimin sadece sesi değil, aşıladığı bir şey daha vardı. Güçlendirdiği bir yanım daha olmuştu;

Azmim…

Peki, hepsi bu kadar mıydı?

Elbette hayır…

Sizler, bir sonraki yazımıza kadar empati yapmak suretiyle, benim koşullarımda ne yapardınız, onu düşünün…

Sonra da kendinize şunu sorun;

O durumda olsaydım bunca yapabileceğim şey varken, böylesine sıkıntısız halde iken ben, ne yapmaktayım?

Başkasının yerine yaşamak kolay tabi. Kendinize, kendinizle yaşayabilmek için hangi azmi gösteriyorsunuz?

Sorgulayın ve Kendinize İyi Davranın…