DOLAR %
EURO %
ALTIN %
BIST 100 %
BITCOIN %
Devlet Bahçeli’den Davutoğlu’na gönderme

Devlet Bahçeli’den Davutoğlu’na gönderme

MHP grup toplantısında konuşan Bahçeli’nin hedefinde Davutoğlu vardı. Bahçeli, Davutoğlu’nun görevi bırakmasını böyle dile getirdi
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu. Bahçeli, hukuki destek sözlerine de açıklık getirdi.
DAVUTOĞLU’NA ‘TOROS’ ELEŞTİRİSİ
Devlet Bahçeli, Başbakan Davutoğlu’nun görevlerini bırakmasına ilişkin de Davutoğlu’nun ‘Biz gidersek toroslar geri gelir’ sözlerini hatırlatarak ‘Sanki torosların ahı tutmuştur’ dedi.
 
Bahçeli’nin konuşmasından satır başları;
Siyaset tıkanırken hainler palazlanmaktadır. 6 Mayıs’ta Giresun’da bölücü katilleri bir evladımızı şehit etmişlerdir.
Biz her seferinde şehit haberi almaktan hakikaten bunaldık. Muhterem analarımızın göz pınarlarından akan yaşlar bitsin diyoruz. Terörizm ne kadar zalim, ne kadar ahlaksızsa bu aziz millet o kadar güçlü, sabırlı, o kadar soyludur. Kanlı örgüt döktüğü kanda boğulacaktır. Teröristlerin alayı yerle yeksan olacaktır. Millet devleti ile bir ve bütündür. Heyecan ve hedefler aynı geleceğe sabitlenmiştir.
Türkiye rüştünü ispatlamış bir devlettir. Kendi talihini, kaderini tayin etme kudretini bileğinin hakkı ile kazanmıştır. Hiçbir sefil zihniyet Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihsel yürüyüşünü kesintiye uğratamayacaktır. Türk milletinin fıtratında ne ümitsizlik ne de korkuya teslim olmak vardır. Bu mader milli namustur. Bu mader son nefere, son nefese, son damla kan toprakla buluşana kadar müdafa edilecektir.
“YOK KARAMSARLIĞA TAMAH ETMEK”
Yok karamsarlığa tamah etmek. MHP, devletin bekaasına baş koymuş, varlığını adamıştır. Katkı ise beklenen aracısızdır. Dua ise özlenen sinirsizdir. Yeter ki terör illetinden kurtulalım. Bir vatan, bir millet kaybetmeden derlenip toparlanalım.
Kabul edelim ki kapkara bir dönem yaşıyoruz. Kudretsiz dimalar, milliliği bulanık ruhlar bugünleri hep idrakte hem de itirafta epey zorluk çekmektedirler.
Kaçak ve korkak güreşenler ebu büyük millet hiçbir zaman şans tanımadı. Milli mücadelenin en şiddetli günlerinde Mustafa Kemal’in yaptığı tarihi konuşma her şeyi özetlemiştir: İşittim ki bazı arkadaşlar memleketlerine dönmek istiyorlarmış. Ben kimseyi zorla milli meclise davet etmedim. Herkes kararında özgürdür. Ben buradan bir yere gitmemeye karar verdim, hatta hepiniz gidebilirsiniz. Kurşunlarım bitince de bu aciz vücudunu bayrağıma sarar, temiz kanımı mukaddes bayrağıma içire içire tek başıma can veririm.
 
“NE YENİ BİR SİSTEME NE DE YENİ BİR REJİME GEREK YOKTUR”
Türk milleti yeni bir devlet kurmuş, dayandığı esasları da milli egemenlik olarak belirlemiştir. Kalbinde ve vicdanında zevk taşımayan her Türk vatandaşı bu gerçekleri tasdik edecektir. Aldığımız kutlu sorumluluk bunun gerektirmektedir. Bu itibarla ne yeni bir sisteme ne de yeni bir rejime gerek yoktur. Yeni bir sisteme gereklilik vardır, devletin tanım konusuna milletin tamamı tamam diyorsa ancak o zaman gündeme alınmalıdır. Bunun dışında her söz zaman kaybı, çatışma ve cepheleşme kaynağı olacaktır.
 
“BAŞKANLIK GELİNCE NE DEĞİŞECEK?”
Başkanlık gelince ne değişecek, hangi başarılar gelecektir. Çok başlılıktan şikayet edenler bugün hangi başların anında uçurulduğunu itiraf etmelidir. Sistemi inşa eden insandır. Bununla birlikte her sistemin dayandığı sosyal, siyasal bir arka planı vardır. Türkiye Cumhuriyeti’nin üzerinde yükseldiği ana dinamikler değişmeden başkanlık nasıl kurulacaktır. Başka hedeflere yönelmeyecek devlet adamlarının olmayacağını kim belirleyecektir. Buna nasıl mani olacağız.
Milletimizin en tabii beklentisi refah ve reformdur. İş, aş ve yoksulluk sorunlarının kökten çözümüdür. Bunların başkanlık sistemi ile anında değişeceği akla sığmamaktadır.
“KAZANIMLARI KOLAYCA, MİRASYEDİ GİBİ ELDEN ÇIKARAMAYIZ”
Bu bir patinaj halidir ve oldukça mahsurludur. Türkiye’nin temellerini oynatmaya kalkışmak, güçler ayrılığını silip tek elde toplamak, milletimizi buhrandan buhrana sürükleyecektir. İç ve dış politikadaki riskler daha da yoğunlaşmıştır. Sağa sola meyletmeden bugünlere hiç kolay gelmediğimizi söylemeliyim. Kazanımları kolayca mirasyedi gibi elden çıkaramayız.
Başbakan Davutoğlu’nun bırakma kararını sistem tartışmalarından bağımsız düşünmek mantıksızdır. Sayın Davutoğlu ile birbirimize karşı iyi kötü sözlerimiz siyasetin doğası gereği olmuştur. Davutoğlu’na bundan sonraki hayat serüveninde başarılar ve mutluluklar diliyorum. İç sorunlar esasen ilgi ve merak sahamıza girmemektedir. AK Parti’de her belirsizlik, her kriz ülkemizi az ya da çok etkileyecek önemdedir. Bizim amacımız AK Parti’nin zor günlerinde siyasal rant devşirmek değildir.
Sayın Davutoğlu yoldan önce yol arkadaşına vurgu yapıyorsa o zaman bu refikliğin hilafına ilk hareketi kim başlatmıştır?
Sayın Davutoğlu’nun, sandıktan çıkmış bir başbakanı göndermek yetkisi de yalnızca AK Parti mensuplarına ve millete aittir. Asıl sorumlu kimdir ve bunun neden gerekli görmüştür?
Yüzde 49 oy almış bir genel başkanın yetkilerinin tırpanlanmasına, Cumhurbaşkanı ile görüştükten sonra olağanüstü kurultay kararına nasıl varmıştır?
 
“DAVUTOĞLU’NA DEMEDİĞİMİZİ BIRAKMADIK AMA…”
Pelikan dosyasında ne yazdığı bizim meselemiz değildir. Fikir ayrılıklarının derinine inmek bizim açımızdan faydasızdır. Bizim araya girmeye, taraf tutmaya niyetimiz yoktur fakat ortada bir sorun vardır. Sandıktan çıkan bir iktidar kansız, silahsız tasfiye edilmiştir. Bir iktidar karışıklığı çok büyük sakıncalar doğuracaktır. Davutoğlu’na demediğimizi bırakmadık, geldiğimiz bugün ne kadar haklı olduğumuz ortaya çıkmıştır. Gene de buruşturulup atılmasını hazmetmemiz zordur. Başbakanlığına bağlanan umutları boşa çıkarmış, vesayet altında olduğunu belgelemiştir. Anlaşılan Cumhurbaşkanı bir plan ve kurgu dahilinde Davutoğlu’nun süresiz dinlenmeye almıştır.
Bizim için önemli olan Türkiye’nin ne olacağıdır. Müstakbel Başbakan’ın ülkeyi nasıl yöneteceğidir. AK Parti’nin başına geçecek isimlerle ilgili açık artırma dolu dizgin devam etmektedir. Davutoğlu sanki yüksekmiş gibi düşük profilli bir başbakan dedikoduları dillerden düşmemektedir.
 
“SANKİ TOROSLARIN AHI TUTMUŞTUR”
Elbette AK Parti’nin delegeleri bir karara varacaklardır. Önemle diyorum ki, bizim üzerinde durmak istediğimiz başka bir husus. Türkiye Doğu ve Güneydoğu’da şiddetli bir mücadelenin içindedir. Biz gidersek beyaz toroslar gelir diyen Davutoğlu koltuğunu bir çırğıda terk etmiş gitmiştir. Sanki torosların ahı tutmuştur.
 
“ERKEN SEÇİM İÇİN MHP BEKLENİYORMUŞ…”
Yeni bir seçim havası oluşturmak bu ülkeye ihanettir. Erken seçim için MHP bekleniyormuş. MHP’deki olağanüstü kurultayla ilgili gelişmeler bundan sonrası için tayin edici olacakmış. Mevcut yönetim kalırsa baraj altı kalırmış. Bu sefil ve yalancılar korosu, algı düzeneklerini partimizin etrafına döşemeye kalkmaktadır. En başta bizden görünüp aslında bizimle gece ile gündüz kadar farklı olan zavallılardır bunu söyleyen. MHP hiçbir şeyden korkmaz. MHP gazete köşelerinden, TV ekranlarından, sosyal medyadan üretiilmiş edepsiz dedikodularla yönetilemez.
Küçücük akıllarınca MHP’ye çelme takmaya çalışıyorlar. Bu kadar ağır konuşuyorum, kim neye layıksa biz onu söyler, onu dile getiririz. Bizim onlara pabuç bırakmamız, siyasi manevra yapmamız her şeyden önce kendimizi kandırmamızdır.
Bizim için siyaset egolarımızı tatmin amacı değildir. Türkiye için zora talip olmak şan ve şerefimizin bize yüklediği milli değerdir.  AK Parti’de sular durulmazsa anayasa çekişmeleri Türkiye’yi dibe çeker. TBMM’deki bölücüler ayrı parlamentodan yüzsüzce bahsetmektedir. Biz parti olarak AK Parti’deki gelişmeleri takip edeceğiz.
HUKUKİ DESTEK SÖZLERİNE AÇIKLAMA
Eğer gerek duyulursa Türkiye’de düne kadar hükümete verdiğimiz fiili destek hukuki bir boyut alabilecek ve MHP her türlü sorumluluğu almaya hazır olacaktır. Bu destek bir hükümet mantığı içinde ele alınmalıdır. MHP ön şart olarak terörle mücadelenin eksiksiz ve kesintisiz sürdürülmesinden yanadır. MHP, Türkiye’nin tarafında, Türk vatanının hizasındadır. AK Parti’nin olağanüstü kurultayı sonrasında terörle mücadele zaafa uğraras TBMM’de her türlü desteği vermekten çekinmeyiz. Terörün kökü kazınana kadar üzerimize ne düşüyorsa sabırla yapmaya açığız. Bu aşamada anayasal çalışmalar kendi mecrasında akacaktır.
Milli muhalefet yeri geldiğinde ateşe atılan bir adanmışlık ve anlayışta olmalıdır. Biz böyleyiz, buna varız. Biz karanlıkta göz kırpmıyoruz.