DOLAR %
EURO %
ALTIN %
BIST 100 %
BITCOIN %
GÖNÜL

GÖNÜL

Merhaba Dostlar, Bu aralar yaygın olan bahar nezlesine, hem de fazlaca kaptırmışım bedenimi. Amman sizler dikkatli olun bu geçişli havalarda. Gündüz serin, öğlen sıcak, akşam sıcak-serin, gece soğuk derken, ne giyeceğimizi, ne yiyip içeceğimizi şaşırınca, yorgan giyip ilaç içme sonucu ile yatakta buluyor insan kendini. Vaktini geciktirdiğimiz bir yazı oldu bu yüzden. Beklettiklerime özürlerimi sunuyorum.

Merhaba Dostlar,

Bu aralar yaygın olan bahar nezlesine, hem de fazlaca kaptırmışım bedenimi.

Amman sizler dikkatli olun bu geçişli havalarda.

Gündüz serin, öğlen sıcak, akşam sıcak-serin, gece soğuk derken, ne giyeceğimizi, ne yiyip içeceğimizi şaşırınca, yorgan giyip ilaç içme sonucu ile yatakta buluyor insan kendini.

Vaktini geciktirdiğimiz bir yazı oldu bu yüzden. Beklettiklerime özürlerimi sunuyorum.

Gelelim bu haftaki paylaşımımıza…

 

Dünya üzerinde çok az toplumda olan bazı olgular, bazı sözcükler ve mânalar vardır;

Gönül, Vicdan, Sağ duyu…

Bunları çoğaltmamız elbette mümkün.

İçlerinden biri "kırılgan" özellik taşımaktadır;

"Gönül"

Gönül nerededir? Vücudumuzun neresinde durur? Neye benzer? Sesi var mıdır? Bağışlanabilir mi?

Bunca bilinmezliği barındırmasına rağmen bir çırpıda da kırılabilen bir "şey" ama ney?

Kalp diyenlerinizin çoğu haklı olabilir amma, kalbin daha ruhani hali olsa gerek bu gönül denilen.

Onca adım attık, şansımız tutmdı, gönlümüz kırıldı ve vazgeçtik…

Vazgeçmeli miydik?

Bir cümle, bir hareket, bir sonuç tarafından kolayca kırılan gönülün tedavisi de mümkün olmıyor değil mi?

Dostlarım,

Girizgâhları kısa tutacağım.

Kumdan kale yapmaya çalışırız, hem de denizin hemen kıyısına ve denizin dalgası her defasında gelir temelimizi süpürür.

Çoğu zaman da yıkar gider utanmadan… İnatla da aynı yere yaparız o kaleyi, ters çevirip kovayı.

Amacımız; deniz dalgasının gelse dahi yıkamayacağı, anca ve anca yıkayabilecepi bir kale yapmak olur her defasında.

Kale yapımının her safhasında denizden yararlanırız, denizin dalga dalga kaleyi yıkma girişimlerine oldukça sinirleniriz.

Bir çoğumuz vaz geçeriz ve sert bir ayak darbesi ile deviririz kaleyi.

 Ama hiç birimiz de, o kaleyi, kumsala, dalganın ulaşamayacağı noktaya yapmayız.

O kaleyi gönlümüz olarak düşünelim ve dalgayı da gönlümüzü kıracak etkenler olarak varsayalım.

İlle de kıran etkenlerin yakın çevresinde dolaşırız değil mi?

Daha huzur verecek ve daha güvenli noktalara çekmeyiz gönlümüzü.

Mazoşist miyiz? Yani, kendimize işkence edilmesinden mi zevk alıyoruz?

Bir lafa kırılan gönlümüzü tamir için ille de kıranın yakınlarında, ondan destek almamızı asla yadırgamayız.

Çoğu zaman da susarız, sessizleşiriz, kırıkların çapı genişler, tuz ve buz hale gelene kadar direniriz sebeplerine.

Peki, o kadar mı çaresiziz?

Taşısak ya kumsala kalemizi…

Hayır, hayır ve hayır.

Eğer tamir olursak, kime nispet yapacağız değil mi?

Doğru… Küçük bir kale, koskoca bir deniz, dalgası da bitmez… Uğraşalım bakalım.

Peki, düşünüyor musunuz, gönül kırılırsa ortalığa dağılan ne olur?

Cam mı?

Toz mu?

Kan mı?

Dost mu?

Evet, dost…

Gönül, dosta kırılır ama "dost" a.

Dosdoğru olduğuna inandığına…

Bu bazen eş olur, bazen aile, bazen evlat, bazen akraba, bazen arkadaş ama illa ki, "dost" kadar yakin tuttuklarımız…

"Bu kadar basit şeye mi kırıldın?" cümlesini biz mi anlamayız, yoksa bu cümleyi kuranlar mı bizi anlamaz?

Biz dostlar,biz…

Şayet, bizler, zamanında kalelerimizi kumsala yapsaydık, kalemizin temeli erimezdi.

Doğrudur. Son cümle, son hareket, son dalga belki çok zayıftır. Fakat; önceki dalgalara karşı önlem almadığımız ve buna da "sabır" dediğimiz için, yıkılan kalemize, kırılan gönlümüze feryad ederken karşımızdakilerin böyle şeylerle olayı küçümsemesi.

Daha da detaylı betimlemelerle kafaları karıştırmayalım.

Bir süreliğine, kalelerimizi nerelere kurduğumuzu ve denizden gelecek dalganın hem boyunun hem de gücünün nerelere erişebildiğini hesaplayalım.

Önümüzdeki haftaya kadar, kolay kırılan kalemiz varsa, kumsala taşıyalım ve bakalım, dalgalar bize ulaşabiliyor mu?

Kalelerinizi yıkmayın, yıktırmayın.

Şunu da asla unutmayın,

"Bana, her yer ben"

Bu kuralı uyguladığımız sürece hiç bir şey gönlümüzü kıramaz.

Kuralın derinlemesine irdelemesini önümüzdeki haftaya bırakıyoruz.

Kendinize, bedeninize, aklınıza ve sağlığınıza çok ama çok dikkat edin,

Sevgiyle kaın…