DOLAR %
EURO %
ALTIN %
BIST 100 %
BITCOIN %
Kime Yarandın?

Kime Yarandın?

Zor günleri geride bıraktıkça süratle örseleniyoruz sanırım. Üstelik bu hırpalanmanın kronik kalıtsallıkları ile mücadeleyi asla düşünmüyoruz. O kadar düşmüşüz ki bizim dışımızdakilerin seyirlerine, Aynalar da olmasa, bizim var olduğumuzu kendimize dahi ispatlayamayacağız. Bu kadar da bitmiş olamayız değil mi? Bütün bu fedakarca tükenişin iç rahatlatıcı tek cümlesi; “Yine de kimseye yaranamadım” Hakikaten, Kime yarandı bu

Zor günleri geride bıraktıkça süratle örseleniyoruz sanırım.

Üstelik bu hırpalanmanın kronik kalıtsallıkları ile mücadeleyi asla düşünmüyoruz.

O kadar düşmüşüz ki bizim dışımızdakilerin seyirlerine,

Aynalar da olmasa, bizim var olduğumuzu kendimize dahi ispatlayamayacağız.

Bu kadar da bitmiş olamayız değil mi?

Bütün bu fedakarca tükenişin iç rahatlatıcı tek cümlesi;

“Yine de kimseye yaranamadım”

Hakikaten,

Kime yarandı bu insanlar?

Oysa yapılmadık şey de kalmamıştı.

Kendimizin isteği doğrultusunda şekillenecek hayatlara, çaktırmadan ufak müdahalelerle aklımızdaki raylara oturtma mücadelesini kazanmıştık hâlbuki.

Aklımızın doğru işletildiğine olan sonsuz inancımızı “özgüven” saymamızı bir kenara bırakalım,

“Özgüven” konusunu daha önce derince irdelediğimiz için konuyu ayrıca bir kenara bırakalım,

Ne sanıyorduk ki?

Onlar, bize rağmen, yaşadıkları sürece, kendi doğrularından bir demetle ortak yaşam alanları oluştururken, bazıları dar alanlarına sıkışmaktan kaygılı olduklarından ille de kendi alanlarının genişleyebilmesi için “fedakarlık” gölgesine saklayıp kendilerini, etrafının hayatlarının müteahhitliğine soyunurlar.

Aslında yoran da bu mücadele olur.

Ne yaptık da yorulduk?

Bu soruyu şöyle düzeltelim;

Ne yapmasını istiyorduk bizim için de, o kendi istediğimiz amaca yönelik kendimizden ödünç ödünler verdik?

Beklenti neydi de olmadı?

Karanlıkta önünü görmekte zorlanan birinin yolunu apaydınlık hale getirdik mi?

Her 5 metrede bir aydınlatma direği dikildi de, ampuller loş seçilince ne manası kaldı?

Bu durumda, yaranamama şikayetini etmekte ne kadar haklı o direkleri dikenler?

Ya da her istenileni bir kere yapıp, kırk kere şikayet eden biri için, yaranamama ölçütü nedir?

Bunun tezahürlerine katlanılamadığında ortada ne iyilik kalır, ne de sağlık.

Nüfus yoğunluğu bakımından iki cadde arasında belirgin fark varken,

Düşük yoğunluktaki yazlıkçı kesiminin yollarını asfaltlayıp, kışın karanlığında yürümeye çalışan ve çakılları zor görenin burkulan ayağına “sağlık olsun” mesajı gönderenlerin “yaranamama” limitleri kaç walt dır?

Yolunuza sağlık.

Verdikleriyle yetinilmesi koşuluyla istenileni yerine getirmeye fedakarlık denildiği sürece, “kimseye yaranamadım” nidaları ile şikayet savurganlıkları yapmaya kimsenin hakkının olmadığı kesindir.

Uzatmayalım bu seferlik,

Her günün bir önceki günden daha çileli olduğunu hissediyorsan ve ezilen sen değil de nefsinse, egonsa, bencilliğinse ve aynı minvaldeki tüm tanımlarsa, o zaman mevzuyu bu noktaya taşıma hakkı doğar.

Yaranmak, yaranılmak yerine, “Yaren” olabilme çabasında oluverin bir ve görün dünya ne kadar geniş, kalpler ne kadar sahipkâr.

Dostlarım,

Yaranma derdinde olmayın, rıza kazanmaya bakın.