DOLAR %
EURO %
ALTIN %
BIST 100 %
BITCOIN %
MÜSRİF POLİTİKACILAR

MÜSRİF POLİTİKACILAR

Değerli okurlarım,Makalemin başlığını okuduğunuzda, müsrif politikacı derken acaba kendi paralarını ortalığa saçıyorlar diye bir algı içerisine girebilirsiniz.Zira bu başlığın altında çok kinayeler yatmaktadır.Halk arasında amiyane bir söz vardır.”Devlet malı deniz yemeyen domuz” aslında en ifrit olduğum yakışıksız bir söz. Türkiye 1946 yılında resmen  çok partili sisteme geçmiş 69 yıllık bir zamanda bir çok siyasi partilerin şuanda

Değerli okurlarım,Makalemin başlığını okuduğunuzda, müsrif politikacı derken acaba kendi paralarını ortalığa saçıyorlar diye bir algı içerisine girebilirsiniz.Zira bu başlığın altında çok kinayeler yatmaktadır.Halk arasında amiyane bir söz vardır.”Devlet malı deniz yemeyen domuz” aslında en ifrit olduğum yakışıksız bir söz. Türkiye 1946 yılında resmen  çok partili sisteme geçmiş 69 yıllık bir zamanda bir çok siyasi partilerin şuanda esameleri bile kalmadı. Hatırlatma babından sayarsak,Millet partisi, Köylü Partisi, Demokrat Parti, Adalet Partisi, Doğruyol Partisi ve en son olarakta Anavatan Partisi sadece belli yaş gruplarının hafızalarında kalmışlardır.En nihayetinde ülkemizin demokrasisinde iz bırakan partilerimizin illaki, bizlere iyi kötü hizmetlerini de unutmamak gerekir.Geçmişimizden ders çıkaramazsak geleceğimizi görmemiz imkansız. Ülkemizde Askeri darbe olarak anılan üç darbe gerçekleştirilmiş olup, bunlar: 27 mayıs 1960, 12 mart 1971 ve 12 eylül 1980 de yapılan Askeri darbeler yapılmış ve Ülkenin kaos ve arbede yaşamasının sonuçunda istenmeyen bu darbeler ülkemizin gerek demokrasisine,gereksede gelişmesine çelme atmıştır. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti ve önceki dönemlerde ( Osmanlı İmparatorluğu) dahil olmak üzere 5 Anayasa yapılmıştır.

-Kanun-i Esasi(1876)

-Teşkilat-ı Esasiye(1921)

-1924 Anayasası

-1961 Anayasası

-1982 Anayasası

Baktığınız zaman bu kadar sık sık Anayasanın değişmesine sebep veren nedenleri en baştan yaşanılan günün şartlarına uygun olması gerektiği ve temel hak ve özgürlüklerin herkese eşit şartlar da olması ve buna benzer bir çok temel konular. Zira bunlar çağın gereğine uygun olmaz ise,Yaşanılmaz ve içerisinden çıkılmaz hal alır..Anayasamızın değişmez kırmızı çizgileri vardır. Anayasanın 1 maddesi: Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.2 maddesi:Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru,milli dayanışma ve adalet anlayışı içerisi nde,insan haklarına saygılı,Atatürk milliyetçiliğine bağlı,başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan,demokratik,laik ve sosyal bir hukuk devletidir. 3.madde:Türkiye devleti,ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı şekli kanunda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Milli marşı “istiklal Marşı”dır. Başkenti Ankaradır. 

4 madde:Anayasanın 1nci maddesindeki devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile,2nci maddesindeki cumhuriyetin nitelikleri ve 3 ncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez diye garanti kapsamı altına alınmış en önemli madde, gelişen çağın gereği doğrultusunda ve ihtiyaçların arzı halinde Anayasanın diğer maddelerinde değişiklik veya ekleme söz konusu olabilir. 12 eylül 1980 darbesiyle genel seçim barajını hayata geçirmişler ve halen %10 barajı devam etmektedir.Bunun demokratik olduğuna şahsen inanmıyorum..Tamamen birilerini al aşağı ederek haksız olarak ona verilen oylarıda baraj altında kaldığında kendi menfaati doğrultusunda kullanmaktan öte bir şey değil. Bu sistemin kaldırılması veya %5 ‘e indirilmesi gerekir.Asıl mantığım almadığı ve benim gibi düşünen yüzbinlerce yurttaşımın olduğuna inandığım her dört yılda genel seçimler, 5 yılda bir yerel seçimler ve nihayetinde Cumhurbaşkanlığı seçimide ilkez halk oyu ile seçime gidildi. Tabiki, demokrasinin gereği ve olmazsa olmazı halkın sandık başına giderek hür iradesi ile kendi dünya görüşüne ideolojisine veya diğer sebeplerden dolayı rey’ini vererek ülkemizin gerek genel yönetimine ve taşra yönetimi dediğimiz yerel yönetime bizleri temsil edecek siyasileri seçmekteyiz. Zira bu bir vatandaşlık görevidir. Ancak bu seçimlerde devletin bütçesinden yani bizlerin vergilerinden saçının tüyü bitmemiş çocuklarımızın geleceği olan bu paraların siyasi partilere seçim kampanyası adı altında verilmesini doğru bulmuyorum. Bu yıl yapılacak olan Milletvekiliği seçimi için siyasi partilerin alacakları yardımdan kısa bilgiler vermek istiyorum. AKP 198 milyon, CHP 103 milyon ve MHP 52 milyon yani toplam 353 milyon Türk lirası daha bir yıl önce yerel yönetim için harcanılan 211 milyon TL ve akabinde Cumhurbaşkanlığı için harcanılan 194 milyon TL.Allah aşkına bunca para bizi yönetmek için seçeceğimiz ve daha sonra “Padişahım Çok Yaşa” diye biat edeceğimiz siyasiler için, bu durumu anlamanın mantığı ve izanı yok fakirin kursağına gidecek bir lokma ekmek birilerini koltuğa oturtmak için harcanmakta, Emekli, işçi, memur, esnaf köylü borç batağında inim inim sızlarken bu müsriflik niye! derken çözümü nedir? diyenler olacak çözümü şu olmalıdır. Milletvekili olacakların yani ülkenin yönetimine katılmak isteyenlere devlet bütçesinden değil kendi bütçelerinden harcama yapmalılar.Ayrıca siyaset zengin olma köşe dönmece sülalesini, akrabasını zengin etme yeri gibi görülmemeli, hakkaniyet ile hareket edilirse hiç kimse ne zan altında kalır.Nede 77 milyon vatandaşın vebalini taşımak zorunda kalır.Bir örnek vermek istiyorum. Dinimize göre kul hakkına Cenab-ı Allah bile karışmıyor. Diyelim ki ben komşuma haksızlık ettim kul hakkını çiğnemiş oldum. vakti zamanı geldiğinde gider elaman diler helalık alırım veya alamam  ancak 77milyonun hakkını gasp edersem tek tek nasıl helalık alırım diye düşünmek gerekir. Şunu anlatmakta fayda görüyorum. Ülke yönetmek veya bu işe soyunmak hem çok mukaddes bir görev hemde bir o kadar sorumluluk isteyen bir durum inanmayan için söylenecek zaten sözümüz olamaz..Hangi partiden olursanız olun,dininiz diliniz, meşrepiniz ne olursa olsun öncelikle karşınızdaki insana insan gibi kıymet vermelisiniz sizleri o makama getirenlere ahde vefanız olduğunu unutmadan saygı çercevesi dahilinde hareket etmelisiniz

Mağrurlanma padişahım,senden büyük Allah var,

Dünya karun’a kalmadı, sana mı olacak yar,

Gurur sana kar getirmez, insanlık için zarar,

Tuttu mu bir virüs seni, son durak olur mezar,

bu dörtlükte şair ne kadar manidar konuya değinmektedir. Ona göre bu halkın parasını müsrif etmeden gelecek nesillerimize daha nasıl bir gelecek bırakabiliriz diye hizmetler etmeliyiz..Onlarda biz atalarını daima şükran ve rahmet ile yad etmeli, aksi taktirde lanet olsun dememeliler…Herkese ve herkesime sevgilerimle…