DOLAR %
EURO %
ALTIN %
BIST 100 %
BITCOIN %
Türkiye Cumhuriyeti'nin Yılmaz Bekçileri Polisler

Türkiye Cumhuriyeti'nin Yılmaz Bekçileri Polisler

Değerli okurlarım: Ülkemizde her yıl artık rutin hale gelen ve 10 Nisan 2015 günü 170.yılını idrak edeceğimiz polis haftası veya polis bayramı haftası adı verilen bugünü, emniyet teşkilatına yıllarca liyakatlı bir şekilde hizmet vererek emekli  olan ayrıca sorunları bilen biri olarak benim kaleme almam bir nebzede olsa katkı sağlayacağına inanıyorum. 170 yıllık dev bir çınar Osmanlı'dan günümüze

Değerli okurlarım:

Ülkemizde her yıl artık rutin hale gelen ve 10 Nisan 2015 günü 170.yılını idrak edeceğimiz polis haftası veya polis bayramı haftası adı verilen bugünü, emniyet teşkilatına yıllarca liyakatlı bir şekilde hizmet vererek emekli  olan ayrıca sorunları bilen biri olarak benim kaleme almam bir nebzede olsa katkı sağlayacağına inanıyorum.

170 yıllık dev bir çınar Osmanlı'dan günümüze gelene kadar bir çok badireler atlatan meslekler içerisinde güzide ve bir o kadar da ulvi bir mesleğin mensubu olmanın haklı gururunu yaşamaktayım.Bu ömrümün sonuna kadar da aynı şekilde devam edecektir.

Emniyet dediğimiz zaman ne anlıyoruz? Emniyet demek güven demektir. Demokratik düzen içinde,kanun hakimiyetinin sağlanması ve korunması, yurt içinde huzur ve düzenin temini, vatandaşların can,mal,ırz güvenliğinin sağlanması ve korunması,suç işlemeye yönelik davranışların önlenmesi, sanıkların ve şüphelilerin yakalanarak adli mercilere teslim edilmesi, gereken teşkilata emniyet teşkilatı diyoruz. Bu teşkilatı icra eden polistir.

Günümüzdeki polisin yaşam koşullarına ve çalışma şartlarını irdelediğimiz zaman ne kadar çıkmaz bir sarmal içerisinde olduğunu algılayacağınızı umuyorum.Polis teşkilatı 1937 yılında çıkan yasa ile 3201 sayılı Emniyet teşkilatı kanunu kapsamında faaliyetini sürdürmekte olup, yasaların ve kanunların bu teşkilata yüklemiş olduğu onlarca yetki ve sorumluluklar da cabası bir günlük yaşamınızı analiz ettiğinizde polissiz bir gününüz olabiliyormu? Örnekler verirsek evinizden sabah iş yerinize gittiğinizde kavşaklarda polis ile karşılaşıyorsunuz, komşunuz veya diğer şahıslarla tatsız bir durum yaşadığınızda polisle karşılaşıyorsunuz,evinize hırsız girdi polis, yangın oldu polis, yaralamalı trafik kazası oldu polis,ehliyet polis, pasaport polis vb. nice örnekler verebiliriz.

Elbetteki polis tanımında olduğu gibi alil ve acizlere yardım etmek onun asli görevi demekki, polisi hayatımızdan söküp atmak gibi bir lüksümüz olamaz. Bu dünyanın her yerinde aynıdır. Bir tapuya veya halk eğitime bunun gibi kuruluşlara ancak işimiz düştüğünde başvuruz. Fakat polis ile artık iç içe olmuş söz konusu acaba vatandaş polisine güveniyormu? Desek emin olun benim kanaatımca %50 si güvenmiyordur veya sevmiyordur. Peki bunu müsebbibi polis mi? Bunun müsebbibi ne vatandaş nede polisdir. Müsebbibi günümüze kadar bizleri yöneten siyasi erklerdir.

Halkın kendi içinden çıkmış polisinden halk niye nefret duygusu besler? Yanlış giden bir şey mi var? En baştan eğitim diyebilirim.Bugün elit yer dedğimiz yerlerde görev yapan polise halk ile daha seviyeli ve bir o kadar da kibar davranılmakta. Bunun yanında varoş dediğimiz kırsal kesimlerde polise yönelik ön yargı ön planda bu yargıyı yıkmadıkları sürece ortayı bulmak zorlaşır. Zaman zaman polisin içindede kendini bilmez egosunu tatmin etmek isteyen kişiler çıkabilir.Fakat bunu genele yaymanın mantığı yoktur. Bir kere bu halk bizim bu topluluk ve toplum olmasa hiç bir şeyin olması söz konusu değil.

Bazı toplumsal olayları yaşayan biri olarak toplum psikolojisi denen birbirini tanımayan kişilerin o toplulukta kümeleşerek yığınlar haline geldiğine şahit olmuşuzdur. Bazı provakotörler bu topluluğu provake ederek polis ile karşı karşıya getirerek arbadelerin yaşanmasına ve kaos ortamına getirmeye çalışılmaktalar.Dikkat ederseniz her yıl 1 mayıs olayları ülkemizde kanlı istenmeyen münferit olayların olmasına neden olmaktaydı. Polisin ve halkımızın sağ duyulu davranarak bazı terör amaçlı örgüt mensuplarını almayarak ortamın gerilmesini engellemekteler. Bu da vatandaşımızın gayet demokratik olan haklarını sonuna kadar kullanmalarının gereğidir.

Gösteri ve toplantı zira bunu başka amaç doğrultusunda lanse ettirmeye çalıştıklarında polisin zor kullanma gibi bir görevi olmadığını unutmamak gerekir. Polis keyfi olarak hiç kimsenin canını acıtmak istemez. Kendisi de nihayetinde can taşıdığı için artık çıkmazın eşiğinde olduğunda tasvip etmediğimiz görüntüler olmaktadır. Emin olun ki,vatandaş olarak ne eğlenmeyi yapabiliyoruz ne de demokratik hakları aramayı ilaki, amaç farklı boyutlara kaçmaktadır. Bu konuda vatandaşlarımızın uyanık ve sağ duyulu olması gerekir. Bazen kendi kendime derim yahu bu polis ne musaya ne isaya yaranamıyor. Yine bir örnek vermek gerekirse bir toplumsal olay var. Polis hiç bir şekilde müdahale etmiyor. O topluluk içerisindeki anarşistlerde kamu binalarına ve mallarına zarar veriyor ve yağmalıyorsa, o zaman emin olun hepiniz polisi suçlar polis kayıtsız kaldı görevini yapmadı diye binbir laflar edersiniz. Hatta haklarında suç duyurusunda bulunacak aydınlarımız bile çıkar.

O zaman polis ne yapmalı sizlere soruyorum? Empati lütfen siz polis olsaydınız ne yapardınız? İşin özeti şu hiç kimseyi memnun etmek ve yaranmak öle düşündüğümüz gibi olmuyor. Ben sizlere şunu anlatmakta fayda görüyorum. Yeri geldiği zaman 20-22 saat ayakta görev yapan polislerimiz var. Bırakın yemek yemeye lavaboya gidecek zamanı olmayan bu güzide meslek sahibi sizden biri olan bu meslek mensuplarına ön yargılı davranmayın.Yıllar yılı polis teşkilatı siyasilerin politikaları çercevesinde görev yaptılar. Her gelen kendi anlayışına göre görevlendirdi. Polisin P'sini bilmeyenler polisi yönetmeye çalıştılar. Sırf kendi kadrolarını oluşturmak için polise acımasızca kıyımlar yapılmaktaydı. Bir kere şunu herkes iyi bilsin ki polis gücünü anayasadan kanunlardan almış bir kolluk kuvveti olarak siyasi erklerin tahakkümü altında olmamalıdırlar.

Seksen öncesi polis teşkilatı ikiye ayrılmıştı. Sağcı polis, solcu polis diye, ona görede kim iktidar da ise onun politikasına uyacak kadrolaşma oluşmaktaydı. Eski meslek abilerimizle sohbet ederlerken biz nöbetteyken, sağ görüşlüler duvarlara sloganlar yazardı.Diğerleride kendi sorumluluk alanında bu davranışları yaparlarmış. Bu nasıl iki başlılık kesinlikle yanlış.Polisin partisi, cemaati, tarikatı asla ve asla olamaz polis adalet bekası için çalışırken bu gibi yanlış davranış polis arasında bölünmeye ve ayrıştırmaya sebebiyet verir. Ben göreve giderken yanımdaki arkadaşımın zihniyeti farklı ise nasıl güven duyabilirim diye endişe duyarım. Bunları bu şekilde teşkilat içerisinde kim ve kimler oluşturduysa kanunlarımız bunun hesabını en ağır şekilde sormalı ve bu siyasi veya tarikat, cemaat sarmalına alet olmuşları bu ulvi meslekten el çektirmek gerekir. Polis Kanunları polisin olmalı kesinlikle yandaş olmamalı sağcısı, solcusu, kürdü, alevisi veya diğer bütün etnik gruplara aynı eşit bir şekilde davranırsa vatandaşta polisine güvenir ve saygı duyar. Bugün polisin geldiği duruma baktıkça hayıflanmamak elde değil. Paralel yapı denilen bir sarmalın içerisine kanser virüsü gibi girerek, bunca sene hizmet eden emniyet müdürlerine ters kelepçe takarak cezaevlerine gönderilmeleri utanç verici bir durum. Bugün aynı muameleyi binlerce askerimizin, polisimizin ve vatandaşımızın ölümüne sebebiyet veren imralı canisine yapılmamıştır.Bu da düşündürücü bir durum. 170 yıldır bu vatana hizmet eden teşkilatımızın her zaman dik durması gerekir. Türkiye Cumhuriyetinin Polisleri olduklarını unutmamaları gerekir. Polislerimizin yıllardır en büyük arzuları özlük hakları, bir türlü çıkmak bilmeyen bu haklar yılan hikayesine dönmüş vaziyette, polise iyileştirme söz konusu olduğunda diğer meslek grupları hemen panter olmaya başlıyorlar ve bizlerde 657 sayılı devlet memuruyuz. Bizlerde isteriz. Çok haklı olarakta sayın yetkililer bu eşitlik ilkesine aykırı veya bütçeye yük getirir edasıyla başka kılıflar uydurarak hep polisin özlük haklarını ertelemişlerdir.

Sayın Cumhurbaşkanımız,Başbakanlık döneminde, 15.07.2007 yılında Samanyolu tv'de polisin özlük haklarını iyileştireceklerini ve kademeli olarak 200 ile 700 TL arasında maaşlarına zam yapacaklarını söylemelerinin üzerinden koskoca 8 yıl geçmelerine rağmen maalesef 1 tek lira polise fazladan verilmemiştir.Askeri örnek verecek olursak bugün lise mezunu bir astsubay emekli olduğu zaman 3600 dereceden emekli oluyor. Emekli maaşı ortalama 2500 civarında üniversite mezunu polis ise 2600 dereceden emekli oluyor. Emekli maaşı 1800 TL burada şunu anlatmak istiyorum. Polis bu kadar değersizmi? Neden iyileştirme yapılmaktan imtina ediliyor.Benimki, komplo teorisi paralelci polislerin yüzünden mi? Diğerlerine ceza veriliyor. Bir kere yıllardır,onları teşkilatın içerisinde yuvalanmalarına sebep olanların ensesinden tutmak gerek.

Polis emekli olmaktan korkar vaziyete gelmiş. Nasıl geçinirim endişesine kapılmakta, çalıştığında farz edelim 3000 TL alıyorsa emekli olunca yarısını ancak alabiliyor. 55 yaşından sonra da kapı kapı dolaşarak kendisine iş aramakta, ayrıca mantığımın kabul etmediği bir durum söz konusu 5188 sayılı Özel güvenlik kanunu Polis ve Askerler emekli olduğu zaman ilk beş yıl kursa gitmeksizin bu belge kendilerine veriliyor. Daha sonra tekrar yenilemeye gidiyorlar. Kendi kendime soruyorum. Özel güvenlik kimlik belgesi Polisin veya Askerin kimliğinden daha mı büyük bu uygulama kesinlikle kalkmalı bu meslek mensuplarını rencide etmekten başka bir şey değildir.

Değerli yetkililerimiz ve Hükümetimiz 7 Haziran da olacak seçimi gayet iyi biliyorlar. Polis camiası onurlu bir camiadır. Kimseden seçim rüşveti istemiyordur. Yıllardır vaadedilen ancak hiç bir şekilde yerine getirilmeyen özlük hakları konusunda polise gerçekten bu özel gününe münhasır müjde versinler. Artık yalancı çobanın durumuna düştüler. Verdik vereceğiz ama bir türlü gerçekleşmedi. İnşallah bekliyoruz.

Polis haftası münasebetiyle,  görevi başında şehit düşen şehitlerimizi, gazilerimizi saygı ile yadediyorum…

Tüm teşkilat mensuplarımıza aileleri ile nice mutlu yarınlara ulaşmalarını Rabbimden niyaz ediyorum…

Sevgiyle kalınız…