DOLAR %
EURO %
ALTIN %
BIST 100 %
BITCOIN %
Ünlü Türk Ve İslam Matematikçileri Kimlerdir?

Ünlü Türk Ve İslam Matematikçileri Kimlerdir?

Türk-İslam tarihinde matematik alanında büyük başarılar gösteren pek fazla kimse olmadığını düşünenlerdenseniz yanılıyorsunuz. Çok eski tarihlerden beri matematik alanında büyük başarılar gösteren matematikçilerimiz var. Hatta yakın tarihte bile matematik ve diğer bilimlerde başarı gösteren birçok bilim insanımız bulunuyor. Matematik alanında başarı göstermiş bazı bilim insanlarını sizler için derledik. Şüphesiz ki bilim insanlarımız bunlarla sınırlı değil.

Türk-İslam tarihinde matematik alanında büyük başarılar gösteren pek fazla kimse olmadığını düşünenlerdenseniz yanılıyorsunuz. Çok eski tarihlerden beri matematik alanında büyük başarılar gösteren matematikçilerimiz var. Hatta yakın tarihte bile matematik ve diğer bilimlerde başarı gösteren birçok bilim insanımız bulunuyor. Matematik alanında başarı göstermiş bazı bilim insanlarını sizler için derledik. Şüphesiz ki bilim insanlarımız bunlarla sınırlı değil.

Gelenbevî İsmail Efendi (1730 – 1790)

Manisa’nın Gelenbe kasabasında 1730 doğan Gelenbevî İsmail efendi, Osmanlı İmparatorluğu matematikçilerindendir. Daha çok Gelenbevî adıyla ün kazanmıştır.Kendi çevresindeki bilginlerden ilk derslerini aldıktan sonra tamamlamak üzere İstanbul’a gitmiştir. Burada matematiğini oldukça ilerletti ve 33 yaşında müderris oldu. Bundan sonra kendisini tümüyle ilme verdi.Gelenbevî, eski yöntemle problem çözen son Osmanlı matematikçisidir. Kasımpaşa’da açılan Bahriye Mühendislik Okulu’na altmış kuruşla matematik hocası olarak atandı. Bu atama Sadrazam Halil Hamit paşa ve Kaptan-ı Derya Cezayirli Hasan Paşa’nın ısrarlarıyla gerçekleşti ve ona maddi rahatlık getirdi.Bazı silahların hedefe vurmaması, padişah III. Selim’i kızdırmış ve Gelenbevî’den bu sorunu halletmesini istemiş. Gelenbevî hedefe olan uzaklığı tahmin ederek gerekli düzeltmeleri yapmış ve topların hedefe vurmalarını sağlamıştır. Padişah kendisini ödüllendirmiştir.Gelenbevî, Türkçe ve Arapça olmak üzere tam otuz beş eser bırakmıştır. Gelenbevî İsmail Efendi ülkemize logaritmayı ilk sokan kişidir.

El Harizmî (780-850)

Özbekistan’da doğdu. Tam adı Ebu Abdullah Muhammed bin Musa El-Harezmi,’dir. Batı bilim dünyasında derin ve sürekli etki bırakan birmatematikçi olarak tanınmıştır.El Harizmi’nin matematikle ilgili eserleri:• El- Kitab’ul Muhtasar fi’l Hesab’il Cebri ve’l Mukabele• Kitab al-Muhtasar fil Hisab el-Hind• El-MesahatHarizmi, doğu bilim dünyasında cebir ilmine ilişkin ilk eser yazan kişidir. İkinci derece denklemler hesaplama yoluyla bulunsa da ikinci derece denklemlerin köklerini bulma yöntemi geliştirilmemişti.“El Cebr ve’l Mukabele” kitabı ikinci dereceden denklemlerin çözüm yolunu sistemli olarak işleyen ilk eserdir. Harizmi’nin bu eseri matematik tarihi bakımından çok önemli gelişmelere dayanak ve başlangıç olmuş 15. y.y. sonuna kadar matematik öğretimi için temel sayılmıştır. Eser, Endülüs medreseleri aracılığıyla Batı’ya geçmiştir. İlk Latince çevirisi 1183’te yapılmıştır. Roger Bacon, Fibonacci gibi bilim insanaları bu eserden faydalanmışlardır. 1486 yılında Leipzig Üniversitesi’nde okutulmaya başlanmıştır. 1590’lı yıllarda hala cebir biliminde tek kaynak Harizmi’nin bu eseridir.El Harizmi matematiğik dışında astronomi ve coğrafya ilimlerinde de eserler vermiştir. Güneş saatleri, usturlaplar ve saatler üzerine yazılmış eserleri de vardır.

Matrakçı Nasuh ( …. – 1564)

Türk, minyatürcü. Ayrıca matematik ve tarih konularında kitaplar da yazmış çok yönlü bir bilgindir.Doğum tarihi ve yeri bilinmiyor. Saraybosna yakınlarında doğduğuna, dedesinin devşirme olduğuna ilişkin kesinleşmemiş ipuçları vardır.Enderun’da okumuştur. Matrakçı ya da Matrakî adıyla anılması, lobutu andıran sopalarla oynandığı ve eskrime benzeyen bir tür savaş oyunu olduğu bilinen “matrak” oyununda çok usta olmasından ve belki de bu oyunun mucidi bulunmasından ileri gelmektedir. Nasuh ayrıca çok usta bir silahşördü. Çeşitli silahların nasıl kullanılacağını ve dövüş yöntemlerini anlatan Tuhfetü’l-Guzât adlı bir kılavuz kitap bile yazmıştı.Geometri ve matematik alanındaki çalışmalar yapmış, uzunluk ölçülerini gösteren cetveller hazırlamıştır. I. Selim zamanında ona adadığı “Cemâlü’l-Küttâb” ve “Kemalü’l- Hisâb” kitaplarını yazmış, kendi adıyla anılan çarpma metotlarını ve modern matematik öğretiminde öncü bir kitap kabul edilen bir referans olarak Enderun’da okutulmuş. Napier gibi matematikçilere ilham kaynağı olmuştur.

Hüseyin Tevfik Paşa (1832-1901)

Hüseyin Tevfik Paşa, Vidin’de doğmuş, genç yaşta İstanbul’a gelmiş ve Askerî Okul’da okumuştur. Burada, matematik derslerindeki yeteneğiyle dikkat çekmiş Tahir Paşa kendisine özel dersler vermiştir. Tahsilini bitirdikten sonra Harbiye’ye cebir hocası olarak atanmış. Harbiye’deki hocalığı devam ederken, Tophâne Tecrübe ve Muayene Komisyonu’na da seçilmiştir.1868’de Paris’teki Mekteb-î Osmanî’ye müdür muavini olarak gönderilmiş ve aynı zamanda balistik ve tüfek imalatı üzerine incelemelerde bulunmakla görevlendirilmiştir. Bu arada üniversiteye de devam etmiş, matematikle ilgilenmiş ve Paris’te kaldığı iki yıl boyunca bazı makaleler yayımlamış ve bilimsel toplantılara katılmıştır.1872’de Amerika’daki bazı silah fabrikalarına ısmarlanan tüfeklerin imalatını ve şartnâmeye uyulup uyulmadığını kontrol etme göreviyle Amerika’ya gönderilmiştir. 1878 yılına kadar Amerika’da kalmış ve burada “Lineer Cebir” adlı İngilizce kitabını yazmıştır. Argand’ın kompleks sayılarla ilgili teorisinde ileri sürdüğü çarpımı üç boyutlu uzaya uygulamanın bir yolunu bulmuştur. Hüseyin Tevfik Paşa’nın bu eseri tercüme değildir ve konuya özgün katkı yapması açısından çok önemlidir.Tevfik Paşa’nın başka pek çok görevleri olmuş, Fransa ve Amerika’da kaldığı sıralarda Fransızca ve İngilizce’yi, bu dillerde kitap yazabilecek kadar iyi öğrenmiştir. Gazi Ahmed Muhtar Paşa ve Yusuf Ziya Paşa ile birlikte Cemiyet-i Tedrisiyye-i İslâmiye’nin ve Dârüşşafaka’nın kurucularındandır. Burada matematik dersleri vermiş, yine bu sıralarda arkadaşlarıyla çıkarttığı Mebâhis-i İlmiyye adlı aylık dergiye makaleler yazmıştır.Hüseyin Tevfik Paşa, daima devlet memuru olduğu halde Sâlih Zekî gibi yetenekli gençlere, vakit ayırmış, periyodik yayınlarla entellektüel bir ortamın oluşması için gayret etmiştir.

Salih Zeki (1864 – 1921)

Salih Zeki Bey, 1864 yılında İstanbul’da doğmuştur. Ortaöğrenimini Darüşşafaka’da görmüş, yüksek öğrenimini Paris’te elektirk mühendisliği bölümünü bitirmiştir.Salih Zeki, Darüşşafaka ve Mühendis Mektebi’nde matematik ve fizik dersleri vermiştir. Bugünkü gerçek üniversitenin kurucusu Salih Zeki’dir. Türkiye’ye, matematik, fizik ve fen derslerini batılı yöntemleriyle ilk getiren odur. Türk geçlerine edebiyat kadar matematiğe de değer vermek gerektiğini o aşılamıştır.İlk ve ortaöğrenimin ihtiyacı olan matematik, geometri, cebir, astronomi, trigonometri ve fizik kitaplarından başka binlerce sayfalık, yüksek seviyedeki Darülfünun ders kitapları yazmış; felsefi konularda telif-tercüme eserler bırakmış, bilim tarihi ile ilgili incelemeler yayınlamış, bizzat Mizan-ı Tefekkür adlı bir matematik kitabı yazmış, anıt bir eser olarak “Kamus-ı Riyaziyat”ı hazırlayarak bunun ilk cildini yayınlamıştır.

Uluğ Bey (1393 – 1449)

1393 yılında Sultaniye kentinde doğmuştur. Türk matematikçilerinden birisi olan Uluğ Bey, Timur’un erkek torunlarından hükümdar olanlardan birinin oğludur. Asıl adı Mehmet’tir. Babası on altı yaşında olan Uluğ Bey’e yönetimini bırakmıştır. Uluğ Bey, bu tarihten sonra, hem hükümeti yönetmiş ve hem de öğrenimine devam etmiştir.Uluğ Bey, bilgin ve olgun bir padişahtı. Tüm bilginleri yöresinde toplamıştı. Matematik ve astronomi bilgileri oldukça ileridir.Uluğ Bey, Semerkant’ta bir medrese ve bir de rasathane yaptırmıştır. Kadı Zade bu medreseye başkanlık etmiştir. Bu gözlemevinde yapılan gözlemler, ancak on iki yılda bitirilebilmiştir. Gözlemevinin yönetimini Kadı Zade ile Cemşid’e vermiştir. Cemşid, gözlemlere başlandığı sırada ve Kadı Zade de gözlemler bitmeden ölmüştür. Gözlemevinin tüm işleri o zaman genç olan Ali Kuşçu’ya kalmıştır.Bu gözlem üzerine Uluğ Bey, ünlü “Zeyç” ini düzenlemiş ve bitirmiştir. “Zeyç Kürkani” veya “Zeyç Cedit Sultani” adı verilen bu eser, birkaç yüzyıl doğuda ve batıda faydalanılacak bir eser olmuştur.Zeyç Kürkani bazı kimseler tarafından açıklanmış ve Zeyç’in iki makalesi 1650 yılında Londra’da ilk olarak basılmıştır. Avrupa dillerinin birçoğuna, çevrilmiştir. 1839 yılında cetvelleri Fransızca tercümeleriyle birlikte, asıl eser de 1846 yılında aynen basılmıştır.Zeyç Kürkani’nin asıl kopyalarından biri Irak ve İran savaşlarından sonra Türkiye’ye getirilmiş ve halen Ayasofya kütüphanesindedir.Uluğ Bey, bir hile ile oğlu Abdüllatif tarafından 1449 yılında öldürülmüştür.

Ali Kuşçu (1403, Semerkand – 16 Aralık 1474, İstanbul)

Türk-İslam Dünyası astronomi ve matematik alimleri arasında, ortaya koyduğu eserleriyle haklı bir şöhrete sahip Ali Kuşçu, Osmanlı Türkleri’nde, astronominin önde gelen bilgini sayılır. “Batı ve Doğu Bilim dünyası onu 15. yüzyılda yetişen müstesna bir alim olarak tanır.” Babası, Uluğ Bey’in kuşcu başısı (doğancıbaşı) idi. Kuşçu adı babasından gelmektedir. Asıl adı Ali Bin Muhammet’tir. Mezarı Eyüp Sultan Türbesi hareminde bulunmaktadır.Uluğ Bey’in Horasan ve Maveraünnehir hükümdarlığı sırasında, Semerkant’ta ilk ve dini öğrenimini tamamlamıştır. Devrinin en büyük bilginlerinden; Uluğ Bey , Bursalı Kadızade Rumi, Gıyaseddün Cemşid ve Mu’in al-Din el-Kaşi’den astronomi ve matematik dersi almıştır. Önce,Uluğ Bey, tarafından 1421 yılında kurulan Semerkant Rasathanesi ilk müdürü, Gıyaseddün Cemşid’in, kısa süre sonra da Rasathanenin ikinci müdürü Kadızade Rumi’nin ölümü üzerine, Uluğ Bey Rasathaneye müdür olarak Ali Kuşcu’yu görevlendirmiştir. Uluğ Bey Zeyc’inin tamamlanmasında büyük emeği geçmiştir.Kaynaklardan Ali Kuşcu’nun yalnız telif eseriyle değil, talim ve irşadıyle devrini aşan bir bilgin olduğu anlaşılıyor. Eserlerinin dışında, torunu Mirim Çelebi, Hoca Sinan Paşa ve Molla Lütfi (Sarı Lütfi) gibi astronomların da sağlamıştır.Bu bilginlerle beraber, Ali Kuşcu’yu eski astronominin en büyük bilginlerinden birisi olarak belirtebiliriz.ESERLERİ:Ali Kuşcu’nun özellikle, matematik ve astronomi ile ilgili eserleri:Risale-i fi’l Hey’e (Astronomi Risalesi)Risale-i fi’l Fehiye (Fetih Risalesi)Risale-i Hisap (Aritmetik Risalesi)Risale-i Muhammediye (Cebir ve Hesap konularından bahseder)Tecrid’ül Kelam (Sözün Tecridi)Risale-i AdudiyeUnkud-üz zvehir fi Man-ül Cevahir (Mücevherlerin Dizilmesinde Görülen Salkım)Vaaz

Ömer Hayyam (18 Mayıs 1048, İran – Ölüm: 4 Aralık 1131, İran)

Hayyam, sıradışı bir matematikçiydi. Çok üstün bir zekası vardı. 25 yaşından önce Aritmetik problemleri adlı eseri de dahil olmak üzere bir çok eser yazmıştır. 1070 yılında Semerkand’a yerleşmiş ve ünlü eseri Cebir problemlerinin ispatını yazmıştır.Esfahan valisi Malik Şah, Hayyam’ı Eshafan’a davet ederek bir gözlemevi açmasını istemiştir. Hayyam bu isteği kabul edip gözlemevini kurmuş ve bu gözlemevinde 18 yıl çalışmış, bilim adamlarına başkanlık etmiştir. Hayyam, Eshafan’da yaptığı gözlemlerin sonucunda bir yılı, 365,24219858156 gün olarak ölçmüştür. Bu ölçüm, o ana dek yapılan en doğru ölçümdür.Eserlerinden Matematik ve Geometri İle İlgili Olanlar :• Kitabün fi’l Burhan ül Sıhhat-ı Turuk ül Hind. (Geometriye dair)• Risaletün fi Berahin İl Cebr ve Mukabele. (Cebir ve denklemlere dair)• Müşkilat’ül Hisab. (Aritmetiğe dair)• Risaletün fi Şerhi ma Eşkele min Musaderat (Öklid’in bir probleminin çözülmesi metoduna dair)

Ahmet Ferganî

9. yüzyılın başlarında dünyaya geldiği kabul edilen ünlü matematik ve astronomi bilgini Ahmet Ferganî, Türkistan’ın Fergana bölgesindendir.Ahmet Ferganî, ilk öğrenimini ünlü bilginlerin yetiştiği Fergana’da yaptı ve büyük bir ihtimalle astronomi konusundaki bilgilerini babasından aldı. Belli bir seviyeye geldikten devrin ilim merkezi Bağdat’a geldi. Ömrünün yarısına yakınını burada geçiren Ferganî, kısa sürede matematik ve astronomi konularındaki bilgisiyle Abbasi halifelerinden Me’mun ve El-Mütevekkil döneminin en ünlü bilginleri arasına girdi861 yılında halife el-Mütevekkil tarafından Nil ırmağı kıyısında yapılan ölçüm işlerini yürütmesi için Mısır’a gönderilen Ferganî’nin, bundan sonraki yaşamı bilinmiyor.

Molla Lütfi

15. yüzyılda, Fatih Sultan Mehmet ve II. Beyazıd dönemlerinde yaşamış meşhur matematikçilerdendir. Sinan Paşa’nın ve Ali Kuşçu’nun talebesi olmuş, Ali Kuşçu’dan öğrendiği matematik bilgilerini Sinan Paşa’ya aktarmıştır. Böylece Sinan Paşa, onun vasıtasıyla matematik öğrenmiştir. Sinan Paşa’nın tavsiyesiyle, Fatih, Molla Lütfi’yi, özel kütüphanesinin müdürlüğüne getirmiştir. Molla Lütfi, bu sayede pek çok değerli kitaptan değişik bilimleri öğrenme fırsatına sahip olmuştur. Bursa’daki Yıldırım Beyazıd Medresesi’nde, sonra Filibe’de ve Edirne’de medrese hocalığı yapmıştır.Molla Lütfi, çevresindeki devlet erkanına ve bilginlere latife yaparak onları eleştirdiğinden, çoğu kimse tarafından sevilmezdi. Kendisini çekemeyen bazı kimselerin, dinsizlik suçlamaları nedeniyle kovuşturmaya uğradı ve Sultan Beyazıd döneminde idam edildi. Ölümü üzerine pek çok kimse yas tutmuş, tarihler düşmüş ve şehit sayılmıştı.ESERLERİ:Molla Lütfi’nin, çoğu Arapça olan eserleri 17. yüzyıla kadar elden düşmemiştir.Taz’ifü’l-Mezbah (Sunak Taşının İki Katının Bulunması Hakkında) adlı kitabı iki bölümden oluşur. Birinci bölümde kare ve küp tarifleri, çizgilerin ve yüzeylerin çarpımı ve iki kat yapılması gibi geometri konuları ele alınmıştır. İkinci bölümde ise meşhur Delos problemi incelenmiştir.Molla Lütfi, Mevzuatü’l Ulüm (Bilimlerin Konuları) adlı eserinde de yüz kadar bilimi tasnif etmiştir.

Kerim Erim (1894 – 1952)

İlk doktoralı Türk matematikçidir. Doktora derecesini 1919’da Almanya’nın Erlangen kentindeki Frederich-Alexanders Üniversitesi’nden aldı. Türkiye’de yüksek matematik öğretiminin yaygınlaşmasında ve çağdaş matematiğin yerleşmesinde etkin rol oynadı; mekaniğin matematik esaslara dayandırılmasına öncülük etti. Ülkemizde bir matematik doktorası yöneten ilk bilim adamı oldu.İstanbul Yüksek Mühendis mektebi’ni bitirdikten (1914) sonra Berlin Üniversitesi’nde Albert Einstein’in yanında doktorasını yaptı (1919)Ülkemizde bir matematik doktorası yöneten ilk bilim adamımız odur. Bilimin uluslararası niteliğine ve uluslararası bilimsel yayın yapma gereğine önem veren, enstitü çalışmaları ve bilimsel yayınlar aracılığıyla bunu ilk defa kurumsallaştırarak pratiğe dönüştüren bir bilim insanıdır.Kerim Erim, Cumhuriyet döneminde matematiği uluslararası bir niteliğe kavuşturmuştur. Bu anlamda erken dönem Cumhuriyet matematiğinin uluslararası yüzüdür. Hem uluslararası bilimsel gelişmeleri yakından izlemiş, hem de uluslararası bilim topluluğuna bir araştırmacı olarak doğrudan katılmıştır.ESERLERİ:• Nazari Hesap (1931)• Mihanik (1934)• Sümer Riyaziyesinin Esas ve Mahiyetine Ait Rapor (1937)• Dış Alem Meselesi (Matematik Bakımından) (1940)• Tanzimat ve Müspet İlimler: Riyaziye (1940)• Matematik ve Realite (1942-1965)• Analiz Dersleri, Diferansiyel ve İntegral Hesap (1945)

Selman Akbulut (1949 – …)

Prof. Dr. Selman Akbulut, 1971 yılında California Üniversitesi (Berkeley) Matematik Bölümü’nden mezun olmuştur. Prof. Dr. Akbulut, 1975 yılında aynı üniversitede doktora eğitimini tamamlayarak, 1976 yılında Wisconsin Üniversitesi’nde yardımcı doçent olarak göreve başlamıştır.1978 – 1980 yılları arasında Rutgens Üniversitesi’nde, 1980 – 1981 yıllarında Michigan State Üniversitesi’nde Yardımcı Doçent; 1983 – 1986 yılları arasında aynı üniversitede Doçent olarak çalışmalarda bulunan Prof. Dr. Akbulut 1986 yılında profesörlüğe yükselmiştir ve halen Michigan State Üniversitesi’nde görev yapmaktadır.Prof. Dr. Akbulut, 1975 – 1976, 1980 – 1981 yıllarında Advanced Study Institute’da, 1982 – 1983 yıllarında Max – Planck Enstitüsü ve 1984 – 1985 yıllarında California Üniversitesi, Mathematical Sciences Research Institute’de çalışmalarda bulunmuştur.Prof. Dr. Akbulut, Türk Matematik Derneği, Amerikan Matematik Derneği ve Doğa – Türk Matematik Dergisi Editörler Kurulu’na üyedir.Prof. Dr. Selman Akbulut’un Uluslararası Science Citation Index’ce taranan hakemli dergilerde çıkmış 29 yayını vardır ve bu yayınlara 1991 yılı sonu itibariyle 239 atıf yapılmıştır.